11 Nisan 2009 Cumartesi

ÖNSÖZ

TERÖRÜN GERÇEK KÖKENİ, ÇÖZÜMÜ ve MEDENİYETLER İTTİFAKI

Yaşadığımız çağda terör; ırk, din, dil farkı gözetmeksizin her kesimden insanı mağdur etmekte, ülkelerin huzurunu bozmakta ve refah seviyelerini olumsuz etkilemektedir. Bu yıkıma karşı samimi Müslümanların, Hıristiyanların ve Musevilerin, barış, kardeşlik, sevgi, dayanışma çerçevesinde bir işbirliği içinde olmaları gerekmektedir.

Bütün ilahi dinlerin özünde, barış, adalet ve sevgi vardır. Bu sebeple "Medeniyetler İttifakı"nı sağlamak maksadıyla tüm insanların beraber hareket etmesi gerekmektedir. Böyle bir dayanışma,

Allah'ın izniyle dünyanın pek çok bölgesinde yaşanmakta olan zorlu ve acılı günlerin en kısa zamanda son bulmasına vesile olacaktır.

İslami Terör Yanılgısı

Bir medeniyetler çatışması başlatmak isteyenler, "İslami Terör" gibi son derece çarpık bir kavramı da zihinlere yerleştirmeye çalışmaktadırlar. Oysa, İslam dini terörü şiddetle lanetlemektedir. Terör, kin, nefret, şiddet, sevgisizlik, cahillik ve umutsuzlukla beslenir. İslam ahlakı ise, aklı, ilmi, sevgiyi, fedakarlığı, dostluğu emreder ve daima ümitvar olmayı gerektirir.

Kuran'ı Kerim'de Ehl-i Kitap olarak nitelendirilen Yahudilerle ve Hıristiyanlarla, Müslümanların kardeşçe ve barış içinde yaşamaması için hiçbir neden yoktur. Zira hepimiz tek bir Allah'a iman ediyor, yaşamımız boyunca O'nun hoşnutluğunu kazanmak için çaba harcıyoruz. Hz. Adem (AS), Hz. Nuh (AS), Hz. İbrahim (AS), Hz. Eyüp (AS), Hz. Zekeriya (AS) ve Hıristiyan ve Musevilerin peygamber olarak iman ettiği diğer elçilere bizler de iman ediyoruz. Kutsal kitaplarımızda yer alan esaslar arasında da birçok ortak hüküm bulunuyor. Herşeyi Allah'ın yarattığı (Furkan Suresi, 2), Allah'tan başka ilah olmadığı (Kasas Suresi, 70), Allah'ın herşeye güç yetirdiği (Talak Suresi, 12), doğru yola yöneltenin Allah olduğu (Maide Suresi, 16), Allah korkusu (Tegabün Suresi, 16), Allah sevgisi (Bakara Suresi 165), yalnızca Allah'a kulluk etmek (Al-i İmran Suresi, 64), Allah'ı yüceltmek (Yunus Suresi, 65) Hesap Günü'ne iman (Enbiya Suresi, 47), cennet ve cehennemin varlığı ( Nisa Suresi, 122; Zümer Suresi, 71) ile ilgili Kuran'da yer alan hükümler Eski ve Yeni Ahit'te de yer almaktadır.

Terörün Gerçek Kökeni: Sosyal Darwinizm

Dünyamızı saran terör belasının kökeni, yeryüzündeki şiddetin ana kaynağı inançsızlığın getirdiği acımasızlık ve sorumsuzluk duygusudur.
İ
nançsızlığın, çağımızdaki felsefi ve sözde bilimsel görünüşü ise "Materyalizm" ve onun bir uyarlaması olan "Darwinizm"dir. Doğal yaşamı acımasız ve bencil bir hayat olarak algılayan Darwinizm, insanların bilinçaltına da "insan çatışan bir hayvandır" telkinini aşılamaya çalışmaktadır.

Darwinizme göre, insan tesadüfler sonucu meydana gelmiştir ve hiç kimseye karşı sorumlu değildir. Yaşayacağı kısa ömründe, çıkarları ve arzuları doğrultusunda her türlü suçu işleyebilir. Bu sapkın ideolojiye göre, şefkat, fedakarlık, vefakarlık, yardımseverlik, dayanışma gibi erdemler zayıflık olarak görülür ve güçlülerin hayatta kaldığı bir yaşam hedeflenir. Şiddeti ve çatışmayı meşru gösteren Darwinizmin bu sapkın iddiası, toplumsal alana uyarlandığında ortaya Sosyal Darwinizm çıkmaktadır.

Böylelikle, hayatı bir "çatışma alanı" olarak algılayan Sosyal Darwinizmin büyüsüne kapılmış olan insanlar, şiddet kullanmayı meşru bir yol olarak görmüşlerdir. Çatışma ve terör yolunu seçen insan ve grupların çoğunun, belki de Sosyal Darwinizm'den, bu ideolojinin prensiplerinden haberi yoktur. Hatta kendilerini farklı akımların savunucuları olarak da isimlendirebilirler. Ancak, hangi isimle hareket ederlerse etsinler, bu görüşlerin kaynağına inildiğinde, Sosyal Darwinizm'in çarpık felsefesinin izleri açıkça görülmektedir. İşte bu çarpık anlayış, çatışma güdüsünün yanında, aynı zamanda toplumdaki ahlaki çöküntüyü ve dejenerasyonu da beraberinde getirmektedir.

Terörün Fikri Kökenine Karşı Eğitim

Bu sebeple, toplumları terörün fikri kökeni olan Sosyal Darwinizmin yıkıcı etkisinden korumak için yoğun bir eğitim seferberliğine ihtiyaç vardır. Yeryüzündeki insanların büyük bir bölümünün inandığı her üç din, şiddete ve zorbalığa karşıdır. Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslamiyet yeryüzünde sürekli bir barış ve huzur olmasını amaçlamakta, masum insanların öldürülmesine, zulüm ve işkence görmesine asla müsade etmemektedir. Çatışma ve şiddet, Allah'ın insanlar için belirlemiş olduğu güzel ahlakla hiçbir şekilde uyuşmamaktadır.

Bu sebeple, gerçek dindar Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler bir araya gelerek, iyi niyetin ve sevginin dünyaya barış ve huzur getireceğini herkese anlatmalıdırlar. Bu konuda, vicdan sahibi herkes elinden geldiği kadar, hiçbir çıkar ve şart gözetmeksizin bir katkıda bulunmalıdır. Tüm dünyada özlemi duyulan gerçek mutluluğun ancak bu vesile ile yaşanabileceği unutulmamalıdır.

Milli Değerleri Koruma Vakfı,
Bilim Araştırma Vakfı

e-mail: info@turkislambirligi.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder